Umutsuzluğun Yok Oluşuna Ramak kala

Güneş doğmaya yakın, gün karanlığından kurtulmanın sancısını yaşarken,
kaldırımda salınarak yürüyen genç doğan güneş ile ısınmanın telaşında gökyüzüne
bakarak, güneşin bir an önce doğmasını bekliyordu. Bir kelebek olup uçarak
sımsıcak iklimlere uçmanın hayali ile yürürken, az ilerdeki evin kapısı açıldı.
Terk edilmişliğin izleri yüzünde okunurken çıkan insanın yüzünde okumasın diye
yüzünü saklamaya çalıştı. Kapıyı örten ihtiyar amca, duvara sinmiş duran delikanlıyı
görünce, yanına usulca yaklaştı. Titreyen yüreğinin sanki evin duvarını yıkacak
gibiydi, bunu hisseden ihtiyar amca.
-Evladım gecenin karanlığında soğuğunda sen ne arıyorsun? Annen baban yok mu?
Duruşunda bakışında olmadığı belli oluyor evladım.
Delikanlı sessizlik içinde ihtiyar amcayı dinliyordu.
-Evladım madem gidecek yerin yok neden kapımı çalmadın? Kaç gündür
sokaklardasın.
Delikanlı şaşırdı neden kapımı çalmadın yani evime gelmedin sözünü duyunca,
içinde bu ihtiyar galiba bunamış, benim gibi aç zavallıyı kim evine alır,
keyfini bozar diye düşünürken, ihtiyar kolunda tuttu, salladı.
-Evladım neden konuşmuyorsun, sabah namazı için camiye gidiyordum, kısmet
bugün evde kılmaktaymış, haydi gel içeriye girelim az ısınır ve birkaç lokma
atıştırır az uyur kendine gelirsin.
Şaşırdı böyle bir insan kalmış mıydı, yok yok dedi, bence bu deli, az
geriye doğru ürkek bakışlarla çekildi, İhtiyar amca
-Korkma evladım, ben adam yemem, sen benden güçlüsün haydi çekinme gel.
Zaten bende aylardır yalnızlıktan patlıyordum, gelişinle evime bereket gelir
haydi…
Çekinerek içeriye girdiler. İhtiyar amca içeriye girdi, delikanlıda girdi,
lambayı yaktı ihtiyar amca. İçeride bir eski masa iki kırık sandalye iki tane
eski kanepe… Vardı. İhtiyar amca
-Sen sobanın yanına geç içine iki tane odun at ısın ben sana yiyecek birkaç
lokma getireyim.
Diyerekten yıkılmaya yüz tutmuş mutfağa girdi. Delikanlı hemen sobanın
içine iki tane odun attı, hemen yanan odunların ateşi ile titreyen bedenini ısıttı,
derin bir oh çekti ve hafiften gülümsedi, Bir haftadır sokaklarda yatıyordu ve
ısınmak neydi onu unutmuştu. Yüzünde bir maske gibi yapışmış terk edilmişlik
maskesi bir anda düştü yüzünde. Nasırlaşmış yaralarla dolu ellerini ısıttı
yüzüne sürdü, elleri kirden teni görünmüyordu, kalktı lavaboda ellerini yıkadı.
Odayı iyice kontrol etti fakir bir evdi ama içinde şefkat ve gülümseyen bir
kokusu hâkimdi odaya. İhtiyar amca mutfaktan elinde hazırladığı birkaç lokmalık
yemek ile geldi. Gözlerinde ki sevinç ışıltısı odayı huzme ile doldurdu adeta.
Masaya geçti günlerdir bir lokmaya hasret midesine sımsıcak mercimek çorbasını
iştahla gönderdi. Bu ilgi ve alaka yıllardır üzerine çöken ıstırabını
yalnızlığını bir anda silmişti. Hiç konuşmadan tabaktaki çorbayı bitirdi,
gülümseyerek
-Ellerine sağlık dede, senin kısmetini de yedim bu akşam?
-Önemli değil evlat, zaten fazla pişirmiştim.
Devam edecek inşallah
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Umutsuzluğun Yok Oluşuna Ramak kala
Reviewed by Şiirlerim Demet Demet
on
Cuma, Şubat 19, 2016
Rating:

Hiç yorum yok: