Bazenler çoğalıyor bazen...

Bu yazının teması bu. Belki yazı bile denemez. O hâlde "tema"sı da olmayabilir. Sırf yazmış olmak için yazabilirim.
Bence sorun değil. Ben yazıyorum, sen okuyorsun.
Zaten gün boyunca, hatta yaşamın boyunca ota, bota (zodyak olan) zaman kaybediyorsun. ("Hayır, kaybetmiyorum" dersen yalan söylersin) Bir de bunu okurken zaman kaybet.
Zaman var mı yok mu, gerçek mi sanal mı? Burda bunu da tartışırdım.
"Ama biliyorsun konumuz bu değil" diyor. Yani iç sesim feryat figan... Konunun kendisinin girişe yazdığım onun deyimiyle "lagaluga"lardan daha kısa olacağını söylüyor. Bu onu sinirlendiriyormuş. Biliyor musun? (Nerden bileceksin. Klişe sorular işte. ) Çok korktum. O yüzden konuya ufaktan giriş yapmadan direkt balıklama ( bodoslama bu yazıda adetim değildir) dalıyorum.
Bazen hayattan kaçmak istersin.
Bazen hayatın dışında kalmak istersin de aslında tam ortasındasındır.
Ama bazen, yine de seni kimse görmez orada.
Bazense zaten sen görülmek istemiyorsundur.
Belki de kalabalığı sevmiyorsundur. Kuru gürültüden hoşlanmazsın.
Bazense gürültünün kaynağı olmak istersin.
İyi niyetini bilirim. Gürültü yaparken duyulmasını istemezsin.
Ama sen kötü birisin. Herkes senden rahatsız olsun istersin.
Bazen yanına bir yoldaş ararsın.
Ama en iyi şeyin yalnızlık olduğunu bilirsin.
Aslında değildir.
Yani...
Bazen diyerek kestirebiliriz de...
Bazen kelimesinin işlevi aynı keşke gibi...
Hayatımızdan çıkarmalı mı, bu şekilde devam mı etmeli, yoksa azaltmalı mı ?
İç sesim bu tarz sorulara hiç girmememi istiyor. Eğer girersem, kendimi boşuna kahredermişim. Aslında hiç yaratıcı değil iç sesim.. Çünkü yazıyı şu şarkı sözüyle bitirmemi istiyor.
"Ölümlü dünya, ölümlü insan..Ha âlim olsan, ha zalim olsan..."
Laborant
Bazenler çoğalıyor bazen...
Reviewed by Laborant
on
Pazartesi, Şubat 01, 2016
Rating:

Hiç yorum yok: